Fatih TERİM

Ülke tarihinin en önemli futbol başarılarından UEFA Kupası Şampiyonluğu sürecini anlatırken neredeyse hiç durmadan düşünen, çalışan, ara vermeyen bir teknik adam profili var. Asla dinlenmeyen... 17 Mayıs akşamı için “Maç bitince bir oh çektim ve göğe baktım” diyorsunuz...

Ben ailemle, işimle, sevdiklerimle dinleniyorum. Bana futbolu bıraktığım 1985 yılında, “Çok yoruldun” dediklerinde, kendimi gerçekten yorgun hissediyordum ama o an önünüzde geride bıraktığınızdan çok daha uzun bir yol olduğunu kavrayamıyorsunuz. Futbol kariyerimi noktaladıktan bir yıl sonra, teknik direktörlük kariyerim başladı. Ve daha sonra hiç durmadım. Yoruldum mu? Aslında hayır. Çünkü beni bu hayata bağlayan en önemli unsurlardan biri futbol. Ben 50 yılı aşan futbol yaşantımda, futbol harici tek bir günümü dahi ailemden farklı bir yerde geçirmedim. O yüzden ara vermek, yorulmak da hiç olmadı benim bünyemde. Ailemden güç aldıkça futbola odaklandım. Bu çok sorulan bir soru aslında, ne hissettim o an? Tam o anı bilemiyorsunuz, üzerinizden bir ağırlık kalkıyor, sıra dışı bir rahatlama; ruhunuz hafifliyor, onu fark ediyorsunuz. Ama tam olarak açıklamak da çok mümkün değil. O gün ailemle konuştuğumda da söylemiştim, ilk kez baba olduğum an gibi, ben de daha önce Avrupa Şampiyonu olmamıştım ki, açıklayabileyim. Bildiğim bir şey vardı, yıllar geçtikçe o anın, maçın değeri daha da anlaşılacaktı. İşte, bakın, bugün hala onu konuşuyoruz.